Reflü Tanısı Nasıl Konur

Reflü tanısında kullanılan çok sayıda yöntem vardır.

Bunlardan gastroskopi, pHmetri ve manometri, kronik reflüsü olan ya da özellikle laparoskopik cerrahi tasarlanan hemen her hastada hazırlık aşamasında mutlaka yapılırken, bazı yöntemler akademik araştırmalar için kullanılmaktadır.

Reflü tanısında kullanılan yöntemler:

Ösofagogastroduodenoskopi olarak da adlandırılan bu yöntem, ucunda bir ışık kaynağı ve kamera olan ince fiberoptik bir endoskopla yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağının ilk bölümünün incelenmesi anlamına gelmektedir.

İşlem sonunda yemek borusundaki yangı evresi (tahriş), mide kapağı düzeneğinin yapısı, işlevi, mide fıtığının olup olmadığı, varsa kaç santim olduğu, midede gastrit, ülser gibi başka sorunlar olup olmadığı, mide çıkışındaki düzeneğin (pilor) yapısı ve onikiparmak bağırsağında yangı ya da ülser olup olmadığı sorularına yanıt bulunmaktadır. Gereğinde yemek borusundaki yangı bölgesinden parça örneklemesi (biopsi) yapılarak endoskopik olarak saptanan yangı düzeyi patolojik olarak belgelenmektedir. Midede Helicobakter Pylori mikrobu varlığına bakılmaktadır. Eğer incelenen mide-bağırsak sisteminin herhangi bir bölümünde patolojik bir bulgu olursa parça alınıp incelenmektedir.

İşlem için hazırlık hastanın midesinin boş olmasıdır..Eğer işlem sabah yapılacak ise kahvaltı yapılmadan katı yada sıvı gıda alınmadan gelinmesi istenir.Midenin boşalım süresi yaklaşık 5 saattir.

Gastroskopi işleminin süresi yaklaşık 5 dakikadır ve bilinçli rahatlatma denilen bir yöntemle uygulanır. Bu anestezi ( narkoz ) değildir ve hastanın solunumu durdurulmaz.Ancak uygulanan ilaç nedeni ile hasta işlem sırasında hiç bir şey algılamaz ve hatırlamaz. Sonrasında rahatlatma amaçlı yapılan ilacı geri çeviren bir ilaç uygulanır ve hasta 30 dakika dinlendirilir.

Gastroskopi, reflü araştırmasında her hastada mutlaka önerdiğimiz bir tanı yöntemidir.

Bu yöntemde, burundan yemek borusu içine yaklaşık 1 mm genişliğinde ince bir kateter yerleştirilir ve 24 saat boyunca hasta günlük yaşantısına devam eder.

Kateterdeki iki algılayıcı yoluyla sürekli kayıt yapılır. Biri mide kapak mekanizmasının 5, diğeri ise yaklaşık 10 cm üstünde bulunan bu iki algılayıcı yoluyla ölçüm süresince mideden yemek borusu içerisine kaç kez asit kaçışı olduğu, bu asit kaçışlarının ne kadar süreyle pH değerini 4'ün altına indirdiği gibi birçok ölçüm yapılır ve belgelenir.

Ölçüm sırasında belgelenen 6 değişken bir araya getirilerek bu yöntemi geliştiren cerrahın adıyla anılan DeMeester değerleri verilir. Böylece kişinin hastalık derecesinde reflüsü olup olmadığı en nesnel (objektif) biçimde belgelenir.

Manometri işleminde, yemek borusu içine yerleştirilen bir kateter aracılığıyla yemek borusunun peristaltik hareket denilen ileri doğru itme (dalga) hareketinin gücü ve düzeniyle ilintili ölçüm yapılır.

Yaklaşık 10 dakika süren basit bir testtir.Kuru yutkunma ve su içerek yutkunma yapılır. Mide kapak mekanizmasının kasılma ve dinlenme sırasındaki basınçları ölçülür. Reflü oluşumunun en önemli nedenlerden biri olan kendiliğinden mide kapağı gevşemesinin bulunup bulunmadığı araştırılır ve yemek borusunun kendine ait hareket bozukluklarının olup olmadığı ortaya konur.

Yemek borusunun manometrik incelenmesi son derece değerli bilgiler sağlamaktatır. Bu bilgiler ışığında ilaç sağıltımı tasarlanan hastalarda yemek borusu hareketini destekleyici ilaçlara gerek olup olmadığı saptanabilmektedir. Cerrahi onarımın öngörüldüğü durumlarda da bu bilgiler ışığında hastaya özel onarım tasarlanabilmektedir.Manometrik ölçümler ile yapılması gereken onarımın tekniği belirlenir ve doğru şekilde uygulanırsa cerrahi tedavi sonrası yutma güçlüğü oluşmaz.

Gastroskopinin yaygın olmadığı dönemlerde çok kullanılan bu yöntem, dolaylı (indirekt) bir inceleme olduğundan günümüzde çok daha az kullanılmaktadır.

Röntgen ışınını yansıtan bir çözeltinin yutulması sırasında yapılan bu incelemeyle, çözeltinin yemek borusundan geçiş şekli ve hızı, mide kapak düzeneğinin açılımı, mideden ve onikiparmak bağırsağından geçişi sırasındaki görüntüler incelenir.

Hasta, röntgen çekilirken ters çevrilerek çözeltinin yemek borusuna geri kaçıp kaçmadığı gözlemlenir.

Empedans ve pHmetri ölçümlerinin birlikte yapılması, mide içeriğinin pH değerine (asiditesine) bağımlı olmaksızın reflü olaylarının değerlendirilebilmesini sağlar.

Konvansiyonel pHmetri ölçümü yalnızca asit (pH < 4) reflüsünü saptayabilirken; empedans pHmetriyle alkali içerikli reflü oluşup oluşmadığı ve geri kaçan (reflü oluşturan) içeriğin gaz, sıvı ya da bileşim olup olmadığı ayırt edilebilir.

2 nokta arasındaki elektrik iletisinin ölçümüne bağlı olan empedans yemek borusu içindeki maddenin (gaz, sıvı, katı) yönünü ve pH değerini birlikte ölçebilmeyi olası yaptığından, alkali içerikli reflü, asit içerikli reflü, geğirme ve regürjitasyon olarak adlandırılan katı gıdaların geri gelmesi olayları ayırt edilebilir.

Özellikle asit baskılayıcı ilaç kullanmasına rağmen yakınması devam eden hastaların incelenmesinde değerlidir.

Bu yöntem yemek borusu boşluğu içine belli aralıklarla yerleştirilmiş olan empedans elektrodları ve basınç algılayıcılarının arasındaki elektrik iletisi ve basınç değişimlerinin ölçülmesi temeline dayanır.

Boşluk içi (intraluminal) elektrik empedansı, elektrik iletkenliği ve kesitsel alan genişliğiyle ters orantılıdır. Kas tabakasından oluşan yemek borusu duvarına oranla havanın iletkenliği daha azdır; böylece daha yüksek bir empedans verir. Oysa salya, sıvı ve katı gıdaların iletkenliği daha fazla olduğundan ölçüm bölgesinde empedans düşüşüne neden olacaktır.

Manometri ve empedans birlikte kullanıldığında, yutulan lokmanın mideye iletilme (peristaltizm) şekli, lokma ileti parametreleri ve yutmayla ilintili yakınmalar incelenebilir.

Klinik anlamda yemek borusu hareket bozukluğuyla seyreden hastalıkların incelenmesinde ve reflü nedeniyle ameliyat olmuş kişilerde oluşan yutma güçlüğünün değerlendirilmesinde kullanımı anlamlıdır.

Mide ve onikiparmak bağırsağının hareket ve kasılma özelliklerinin belirlenmesi için kullanılan görece yeni bir araştırma yöntemidir.

5 ya da 24 saatlik inceleme yapılabilir. Mide ve bağırsağın açlık sırası ve gıda alımı sonrasında kasılma güç ve sıklığını ölçer; böylece mide boşalımı ve bağırsak hareketindeki yavaşlığın yarattığı mide içi basınç fazlalığının reflü sürecine katkısının olup olmadığı belirlenebilir.

Özellikle diğer mide boşalım testleri normal, ancak bulantı ve kusma gibi yakınmaları belirgin olan hastalarda kullanımı anlamlıdır.

Reflü oluşumunda mide içi basınç yüksekliğinin, ani mide boşalım güçlüğüne etkisini değerlendirmekte kullanılan bir yöntemdir.

Hasta, içinde çok az miktarda radyoaktif işaretleyici olan bir gıdayı aldıktan sonra belli aralıklarla film çekilerek gıdanın midenin dışına onikiparmak bağırsağına geçiş hızına bakılır. Böylece mide hareketlerinde yavaşlama ve/veya bozulma olup olmadığı saptanabilir.

Uygulama genelde 2 ya da 4 saatlik bir süreçtir.